Lübnanlı sosyalist Bassem Chit karşı-devrim ve emperyalizmin Irak ve Suriye’nin mezhepçi ordusu İslam Devleti’ni yarattığını savunuyor. İngiliz Socialist Worker gazetesinde yayımlanan röportaj..
İslam Devleti’nin ortaya çıkmasına ne neden oldu?
Orta Doğu halkları yoksulluktan, baskıdan ve Batı emperyalizminden çok çekti. Son on yıllarda solun geri çekilişiyle çoğu siyasal İslam’a bir alternatif olarak baktı.
Ama bu geniş ve çeşitliliği olan bir kategori ve hem ABD’nin Irak savaşı hem de Arap dünyası boyunca devrimler politik gündemi değiştirdi.
Bir yandan Müslüman Kardeşler, Hizbullah ve Hamas gibi kitle örgütleri var. Bunlar sıradan insanları politik bir gündem üzerinden topluyor ve örgütlüyorlar, hatta ordu oluşturuyorlar.
Tersine El Kaide gibi bir grup, sıradan insanlar arasında genel bir hareket inşa etmeden politik fikirler üzerine kuruluyor.
19. yüzyılda Rusya’daki Narodnikler gibi düşmanın istikrarını bozmayı amaçlayan geleneksel anlamda terörist bir örgüt.
Özellikle Irak işgalinden beri, bu iki geleneği birleştiren gruplar büyüyor. Terörist taktiklerle birlikte insanları politik olarak bir araya getirmeyi benimsiyorlar.
IŞİD (daha sonra İslam Devleti adını alan grup) ve El Nusra Cephesi gibi diğerleri bunun örnekleri.
IŞİD gibi bir grup siyasal İslam’ın diğer formlarını nasıl geride bıraktı?
Devrimler çelişkilerle doludur.
Mısır’da Müslüman Kardeşler hükümete girerek ve rejimle çalışarak korkunç bir yenilgi tattı. Tunus’ta Nahda Hareketi muhalefete çekilmek zorunda kaldı. Sünni siyasal İslam’a bel bağlayan çoğu kişi, sözlerini yerine getiremedikçe bu oturmuş kurumlardan uzaklaştılar.
Bu küçük grupların sıkı bir alternatif olarak ortaya çıkmasına neden oldu. Finansman ve net bir programla oldukça organize olmuş bu gruplar, özellikle en çok radikalleşmiş militanlar için en cazip olanlardı.
Bu arada Şii siyasal İslam’ı İran’dan aldığı destekle saldırı durumundaydı. Lübnan Hizbullah’ı devrime karşı Suriye diktatoryasını oldukça mezhepçi bir perspektifle savunmak için müdahale etti. Irak’ta Nuri El Maliki’nin hükümeti Sünni bölgelerde geniş bir saldırı gerçekleştirdi.
Böylesi faktörler Irak ve Suriye’de sosyal dokunun devam eden yıkımıyla birleşti. Bu, hem rejimin ağır baskı ve mezhepsel politikaları hem de emperyalizm ve bölgesel müdahalelerin kanlı tarihi yüzünden.
Bu IŞİD gibi gruplara hem politik ivme hem de mezhepsel amaç sağladı. Aynı zamanda El Kaide’nin bürokratik yapısının ağır istikrarsızlığından beslendiler.
Tüm o paralar nereden geldi?
Suudi Arabistan’dan Katar’a ve yerel ve bölgesel işadamlarından ve muhtemelen ABD’nin kendisine kadar pek çok güç dahil oldu.
İslami grupları finanse etmek her zaman oldukça çarpık bir ilişkidir. Bir grup sadece bir diğeriyle birleşerek ya da (parası ve silahlarıyla birlikte) bir diğerini devralarak herhangi bir yerden destek bulabilir. Finansman yapıları politik ya da stratejik değişikliklerle değişir ve dönüşür.
CIA bölgedeki her ülkeye bulaşmış durumda ve Batı destekli Usama Bin Ladin’in sadece onun en kötü düşmanı haline gelmesi hikayesinin pek çok yankısı var.
CIA ile temas kurmuş kişilerin daha sonra İslamcı liderler olarak ortaya çıkması alışılmadık değil. İslam Devleti ayrıca bölgesel egemenlikle silah ve para elde ediyor ve şimdi tabi ki kontrol ettiği petrolleri satarak kazanç sağlıyor.
Özellikle Suriye’de IŞİD, yerel milis ve grupların tek bir güçlü örgüt olarak konsolide olmasının ürünü.
Bu iş gördükleri sokakları kontrol etme ihtiyacı olan savaşın ortaya attığı yerel diktatörler ve küçük burjuvazi için oldukça çekici.
Suriye devrimi nasıl bu hale geldi?
IŞİD’in etkisi devrimin çok erken militarize olmasını yansıtıyor. Beşar El Esad’ın rejimi korkunç baskı saldı ve iç savaş için koşulları yarattı.
Bu rejim şimdi herhangi bir politik içerikten yoksun. Tabanda güvenilirliğini tamamen kaybetti ve sadece insanları korkutarak itaat ve çaresizliğe zorlayarak yönetiyor.
İlk politik protestolara katılan pek çok Suriyeli aktivist ve sivil ya rejimin hapishanelerinde ya da mülteci olarak Suriye’nin dışında. Diğerleri kurtarılmış bölgelerde, hem IŞİD hem de rejim güçlerine karşı müdafaa etmekten kaynakları kurumuş durumda.
Suriye bir tehditten diğerine polarize olmaktan, geriye itilmelerden ve kitle hareketinin çoğunun parçalanmasından boşalmış durumda ve bu IŞİD’e yardım etti.
Bu dejenerasyona bir alternatif var mıydı?
Vardı, ama bunu görmek için daha geniş bir bağlamda değerlendirmeniz lazım.
Mısır’da devrim başladığında, Arap Dünyası’nın her yerinde destek protestoları vardı. Ama Suriye’ye destek için sadece Beyrut’ta örgütlenmesine yardımcı olduğumuz küçük mobilizasyon vardı.
Aynı zamanda Suriye ve Lübnan işçi sınıfları arasında derin bir bölünmüşlük tarihi var ve Suriye’de son 40 yıldır hiçbir siyasi parti yok.
Daha geniş solun çoğu Suriye devrimine karşı çıktı.
Hizbullah ve diğerleri devrimlerin sadece emperyalizmle iş birliği yapan rejimlerde gerçekleştiğini tartıştılar ve Suriye rejimi öyle değildi. Sanki devrimler aynı zamanda ekonomik kriz, baskı ve benzerlerine de bağlı değilmiş gibi.
Suriyeli devrimcilerin kendi politikalarının propagandasını yapabileceği ya da dayanışma inşa edebilecekleri nefes alma alanını kapattılar. Dolayısıyla Suriye devrimi kuşatıldı ve izole edildi. Bu izolasyon olmadan, devrimin silahlı çatışmaya doğru dejenere olması hiçbir zaman kader değildi.
Lübnan ve Suriye birbirine bağlı. Sürekli bir hareketi biri olmadan diğerinde göremezsiniz.
Aynı zamanda bölgedeki ülkelerde hareketler arası birlik ve dayanışmaya ihtiyacınız var. Ulusal sınırlarla kısıtlanamazlar.
İslam Devleti’ni durdurmak için neler yapılabilir?
Böylesi güçlere karşı kendinizi savunmanın tek yolu halkı mezhepçiliği defedecek şekilde örgütlemektir.
Mezhepçilik yönetici sınıf tarafından devrime saldırmak için kullanılan bir taktik. Mezhepçiliğin daha fazla ölümle kendi kendini körükleyen organik bir kültür olma potansiyeli var.
1990’da Beyrut Hıristiyan ve Müslümanlar arasında tamamen ayrışmıştı. Ama on yıl sonra daha fazla birbirlerine karıştılar.
2000’lerle birlikte, ortak yaşam ve deneyimler nedeniyle genel bir saldırgan mezhepçi kültür yaratma potansiyeli daha sınırlıydı. Sosyal hareketler bağlar ve mezhepçiliğe karşı bir alan örgütlemeyi geliştirdiler ve yarattılar.
2011’de mezhepçi militanların sokakları işgal ettiği yerlerdeki işçi sınıfı bölgelerine yürüyüş düzenledik. Aileler evlerinden kalkıp geldi ve gösterilere katıldı, çünkü gerçek endişe ve taleplerinden bahseden mezhepçilik karşıtı sloganlar kullandık.
Coğrafi ya da psikolojik olarak mezhepçi militanların olduğu alanlardan onları kovuyorsunuz.
Irak’ta daha zor çünkü işgalin bıraktığı sosyal ve politik çürüme karma bölgelerde daha şiddetli ayrışmaya neden oluyor. Ama gerçek bir alternatif yaratmak ve yeni nesillerin mezhepçi partiler tarafından devşirilmesini değiştirmek için solun müdahale etmeye ihtiyacı var.
ABD müdahalesinin ne gibi etkisi var?
ABD savunmada ve Irak’ta kendi çıkarlarını korumaya çalışıyor. Bir müdahale durumu kızıştıracak ve çatışmayı uzatacaktır.
İslam Devleti devrimci politikalar olmadığı için var. Rejimi defedecek ve İslam Devleti’nin şu anda doldurduğu boşluğu dolduracak aşağıdan bir hareket insanları ondan kazanabilir.
IŞİD’i devrimi kriminalize eden karşı devrim güçlerinin bir parçası olarak gösterebilirsiniz. Hem rejime hem de bu gericilere karşı mücadele hattı berraklaşır.
Ama emperyalistler müdahale ettiklerinde bu IŞİD gibi yapılar için daha uygun koşullar sağlıyor.
Kısmı çatışmaların daha fazla yayılmasına neden olacak bölgesel rekabeti canlandırıyor. Bu kitleleri parçalıyor ve işçi sınıfını savaşla işleyen bir ekonomiyle kuşatıyor.
Bu, mezhepçi güçlere tek gerçek alternatif sunan politik hareketler ve kitle mobilizasyonunu inşa etme olasılığını sınırlandırıyor.