Seçimlerde ciddi bir oy artışıyla başarı sağlandı, ama oluşan sempati ve dinleme hali tam olarak oya dönüşmedi. Şimdi bir kapı aralandı. Bu kapının daha fazla açılmasını, demokrasi ve barış güçlerinin o kapıdan girmesini sağlamak artık mümkün.
Saruhan Oluç
Geçen haftaki seçim öncesi yazımda “Bugüne kadar gözlerini ve kulaklarını bizlere kapatan kesimlerde, ciddi bir ilgi artışı yaşandı, yükseltilen önyargı kepenkleri indirilmeye ve söylenenler dinlenmeye başlandı” tespitini yapmıştım. Ve esas kazanımın, bugüne kadar kapalı tutulan yüreklerin ve kulakların bizlere açılması olduğuna işaret etmiştim.
Seçim sonuçları bu gerçekliğe işaret etti. Ciddi bir oy artışıyla başarı sağlandı, ama oluşan sempati ve dinleme hali tam olarak oya dönüşmedi. Şimdi bir kapı aralandı. Bu kapının daha fazla açılmasını, demokrasi ve barış güçlerinin o kapıdan girmesini sağlamak artık mümkün.
Türkiye’de eski ve yeni statükodan farklı politikalara sahip olan, üçüncü taraf olarak tarif ettiğimiz anlayışın güçlenmesi, radikal demokratik değişimin önünü açacaktır; bunu hep vurguladık.
Ancak bunu bir türlü anlamak istemeyen, statükonun bir kanadına destek olarak politika yapmayı süslü, teorize edilmiş cümlelerle haklı göstermeye çalışanlara bir kez daha sormamız gerekiyor: Daha ne kadar?
Hatırlarsak, bu süslü laflar sahipleri tarafından ilk kez yerel seçimler öncesinde telaffuz edildi. Bunun mucidi olanlar, İstanbul’da Sarıgül’e, Ankara’da ise Yavaş’a açıkça oy verme çağrısında bulunmaktan utandıkları için, bu tutumlarını süslü lafların arkasına gizleyerek anlattılar. ‘Yerel seçimleri iki turlu gibi düşünüp, sanki ikinci turdaymışız gibi iktidar dışında güçlü olana oy verelim’ formülünün arkasında yatan öneri buydu aslında. Bu utangaç ve gizli CHP destekçilerinin yerel seçimlerdeki son hamleleri de ‘tatava yapma, bas geç’ sözü oldu. Karşılarına aldıkları tek politik güç HDP idi.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise aynı kişiler ve çevreler bu kez ‘ikinci turda kime oy verilecek?’ tartışmasını başlattı.
‘Dereyi görmeden paçaları sıvayan’lar, bu tartışmayla aslında ilkelere ve doğru politikalara yönelmek ve bunların savunusunu yapmak yerine, gerçekleşeceği belli olmayan bir konuyla insanların fikirlerini bulandırma çabalarını sürdürdüler.
Sonuç kendileri için hüsran oldu. Çünkü ikinci tur olmadı. Söyledikleri, özellikle HDP’ye ve Kürt siyasal hareketine yönelik mesnetsiz iddiaları, yalan yanlış suçlamaları havada kaldı. Kürt siyasi hareketinin ve HDP’nin ikinci tur için AKP’yle anlaştığı zırvasını yayanlar, acaba ne zaman ‘hata ettik, özür dileriz’ diyecekler. Anlaşılan hiç bir zaman.
Ne dediği belli olmayan, ne yapacağını bilmeyen çatı adayına yönelmeyi önerenler, bu politikaları ileri sürenler yanlış bir siyasi hattı güçlendirdiler. Bu politikaları savunanlar, üçüncü taraf politikalarına, demokrasi, özgürlük, eşitlik ve barış hattına güvenmemekle hata ettiklerini ne zaman anlayacaklar, bu da belli değil.
Bu politikaları anlatanlar, Kürt fobisini veya alerjisini sürdürmek konusunda dur durak tanımamakta ısrar ediyorlar. En önemlisi de, CHP’nin bu hali ile kalmasını sağladıklarının farkında bile değiller.
Halbuki demokratik bir değişimin gerçekleşmesi, yeni yaşam çağrısının etki alanının genişlemesi için üçüncü tarafın güçlenmesi ve büyümesi gerekiyor. CHP’yi de değiştirecek olan budur, AKP iktidarını da yola getirecek olan budur.
Artık ikinci tur yok, en azından 5 sene boyunca. Ama üçüncü taraf var. Güçlendi, kendi rüştünü ispat etti. Şimdi bunu büyütme zamanı. Tuhaf tahlillerle alınan oyların değersizliğini kanıtlamaya çalışan, daha seçim sonuçları netleşmeden alelacele yazılmış mesnetsiz ve yanlış verilere dayanan yazılarla hiç kimse ikinci tur ayıp listesini unutturamaz.
“http://www.ozgur-gundem.com/index.php?haberID=116091&haberBaslik=%C4%B0kinci+tur+yok%2C+%C3%BC%C3%A7%C3%BCnc%C3%BC+taraf+var…&action=haber_detay&module=nuce&authorName=Saruhan+OLU%C3%87&authorID=853#.U-tN-EN1UG-.twitter” adresinden alınmıştır.