“Demirtaş, doğu ile batı arasındaki dengeyi sağladı”

Seçim sonuçlarını değerlendiren akademisyen Mithat Sancar, “Kürdistan’da geniş bir muhafazakar kesimin de desteği var. Batı’da ise daha çok sol kesimlere yönelmiştir. Bu ikisi arasında dengeyi Selahattin Demirtaş önemli ölçüde kurabilmiştir” dedi.

 selo1(Foto: http://www.gelecekgazetesi.org/haber-6756-selahattin_demirtas_son_mitingini_izmir%E2%80%99de_gerceklestirdi.html)

Prof. Dr. Sancar, seçimlerin net mağlubunun CHP/MHP ittifakı ve çatı adayı olduğunun altını çizdi, “Sonuçta CHP ve MHP bu politikayı belirlerken, bir tek hedef gütmüşlerdi; Erdoğan’ı seçtirmemek. Bunun dışında geleceğe dönük politikalar paketi ya da ilkeler demeti sunmuş değillerdi. Tek hedef Erdoğan’ı seçtirmemekti, en azından birinci turda seçtirmemekti. Buna ulaşamadılar, 30 Mart’taki toplam oylarının da altında kaldılar. Dolayısıyla en açık mağlup,çatı adayı altında birleşen cephedir” dedi.

Akademisyen Sancar, CHP/MHP’nin eski statükonun açık savunucusu durumunda olduğunu hatırlattı, “Eski statükonun yaşama şansının kalmadığı bu seçimlerde bir kez daha tescil edilmiştir” diye konuştu.

Prof. Dr. Mithat Sancar, şöyle konuştu: “Türkiye bir değişim süreci yaşıyor. Bu değişim sürecinin önemli aktörlerinden biri AKP’ydi. AKP, 2011’den bu yana ise yeni statükoyu yerleştirme çabası içerisine girdi. Eski statükodan yeni statükoya geçiş, böylece cumhurbaşkanlığı seçimleri ile tescillenmiş oldu. AKP politikasında askeri vesayet yok, çözüm süreci gibi önemli unsurlar da var ama çoğulcu demokrasi konusu da yok. AKP’nin güçlü bir çoğulcu demokrasi istemesi de yok. Lider egemenliğine dayalı ve kendi açısından Türkiye ve Ortadoğu’da mezhebi unsurların da ağırlıkta yer aldığı bir siyasi hat var.”

Seçimlerde HDP ve Selahattin Demirtaş’ın 3. yol olarak ortaya çıktığını işaret eden Sancar, “Üçüncü yol söylemi, 30 Mart seçimlerinde de açıkça dillendirildi. Bu iki statükoya karşı alternatif demokratik siyaset, demokratik yaşam ve demokratik yaşam önerisi var. Eski statükoyu reddeden, yeni statükoyu da kabul etmeyen ve bunlara karşı demokratik alternatifi temsil eden bir aday olarak Demirtaş ve bir parti olarak HDP vardı bu seçimde” dedi.

“HDP’NİN ALDIĞI OY ORANI ÖNEMLİ BİR BAŞARI”

HDP’nin aldığı oy oranının önemli bir başarı olduğunu belirten Sancar, “Umut ve umut siyasetinin temelleri ve siyasette umudun kaynakları açıkça güçlü bir şekilde kendini göstermiştir” diye konuştu.

Sonuçların HDP’nin ana muhalefete aday bir güç olduğunu gösterdiğini kaydeden Mithat Sancar, “Ancak yüzde 10’a yakın bir rakam belli uyarılar da içeriyor; HDP’nin yapacak çok şeyi olduğunu gösteriyor. Daha çok çalışmak gerektiği mesajı da yüzde 10 oyun içinde var” dedi.

Akademisyen Sancar, HDP’nin batıdan 30 Mart seçimlerine göre daha fazla oy aldığının altını çizdi, “Alınan oyların yeterli olduğunu söylemek de mümkün değil. Hedef, güçlü bir alternatif oluşturmaksa Türkiye’nin batısında daha fazla insana ulaşmak, daha fazla destek almak gerekiyor. HDP’nin önümüzdeki dönem karşılaşacağı en önemli zorluklardan biri budur” diye konuştu.

Prof. Dr. Sancar, HDP’nin Batı ve Kürdistan’daki oyları için şu değerlendirmeyi yaptı: “Kürdistan’da geniş bir muhafazakar kesimin de desteği var. Batı’da ise daha çok sol kesimlere yönelmiştir. Bu ikisi arasında dengeyi Selahattin Demirtaş önemli ölçüde kurabilmiştir. Ama sadece bir liderle kurulacak ve sürekli hale getirilecek mesele değildir. Parti programı, çalışma tarzı, siyasi hattı çok daha fazla irdelenmek ve geliştirilmek zorunda.”

Kürdistan’da Kürt siyasi hareketine verilen desteği hatırlatan Sancar, Kürdistan’daki oylar için şunları belirtti: “Bağımsız adaylarla da girse, ittifaklarla da girse, çekirdek oy var. Bu birçok kentte yüzde 50 civarına da ulaşıyor. Ancak cumhurbaşkanlığı secimi biraz farklı bir yapıya sahip. Genel seçimlerde nasıl bir yol izleneceğini ayrıca tartışacaktır parti organları. ‘Demirtaş’ın başardığı bu dengeyi daha sürekli ve kalıcı hale getirmek nasıl bir mümkün olur?’ sorusu şimdi partinin önündeki en önemli sorudur. HDP’nin kuruluşunda da demokratik sol muhalefet alternatifi olması gibi bir önemli hedefi vardı. Sonuç itibariyle HDP batıdaki muhafazakar oylara oynayacak bir parti olarak kurulmadı. İlkeleri ve değerleri itibariyle Türkiye’de demokratik ve sol muhalefetin temsilcisi olmayı hedefledi. Öte yandan HDP’yi ayakta tutan kitle, Kürdistan’dan gelen destektir. Bunu kaybetmesi ya da burada bir zaaf yaşanması HDP için büyük bir sıkıntı yaratır. Eğer ilkeler ve adaylar düzleminde bu demokrasi, değişim ve seküler muhalefet doğru bir bileşimle oturtulursa, Kürdistan oylarında herhangi bir azalma olmaz.

HDP’nin demokratik, ağırlıklı olarak sol, seküler, özgürlükçü, çoğulcu bir alternatifi siyasal temsil misyonunu taşıdığını belirten Sincar, “Bu misyona uygun da hem program hem de siyaset tarzı hem de isimler daha fazla ortaya çıkacaktır. Bu seçimler bu açıdan güçlü bir teşvik ve moral kaynağı olmuştur” dedi.

“KÜRT SİYASETİ KURUCU VE EŞİT MUHATAP OLARAK GÖRÜLMEK ZORUNDA”

Sancar, sonuçların çözüm sürecine etkisine ilişkin de şu değerlendirmeyi yaptı: “Kürdistan’daki oy oranları çözüm süreci hakkında daha fazla fikir veriyor. HDP’nin, Demirtaş’ın aldığı oylar hükümete, özellikle müzakere sürecinde tek taraflı davranma politikasından vazgeçmesi için güçlü bir uyarıdır. Çözüm sürecinde, Kürt siyasi hareketini eşit ve kurucu muhatap olarak görmek zorundadır. Ayrıca Kürdistan oyları bir başka işaret vermektir. Çözüm süreci Kürtlerin öz yönetim talebi dikkate alınmadan derinleştirilemez. Eğer çözüm süreci geliştirilecek ve derinleştirilecekse bu özyönetim talebine odaklanması artık gerekmektedir. Özyönetim dediğimiz şey demokratik özerkli olabilir ya da bu çerçevede başka bir model olabilir.”

“http://etha.com.tr/Haber/2014/08/11/politika/demirtas-dogu-ile-bati-arasindaki-dengeyi-sagladi/” adresinden alınmıştır.