IŞİD ve Türkiye, Irak, Suriye, Nusra …

IŞİD’in Musul’u işgal etmesi ile birlikte önemi artan IŞİD’in Türkiye-Suriye-Irak üçgenindeki varlığına dönük bir analiz.

isid-militan(Foto: evrensel.net)


Muhammed Cihad Ebrari

Uzun zamandır IŞİD’le ilgili birkaç not düşme ihtiyacı hissetmekle birlikte sürekli daha çok gündem olduğu için ‘artık birileri değinir, yazar-çizer’ diye düşünerek erteledim ama hala ciddi alakasız-asılsız yorumlar, analizler devam ediyor ve eksiklikler var. Elbette bu eksikleri gideremem ama kendimce birkaç hızlı not düşeyim;

– TC IŞİD’i doğrudan desteklemiyor ve çok uzun zamandır IŞİD’e karşı teyakkuzda.

– TC’nin IŞİD’e dolaylı desteği Irak’a ve özellikle Suriye’ye senelerdir rahat giriş çıkış yapmalarını sağlamak, Türkiye’de istedikleri gibi at koşturmalarına göz yummak oldu. Şuan bile IŞİD ve diğer El Kaide türevi örgütlere mensup kişilere -özellikle İstanbul’da- rastlayabilirsiniz.

– ‘Yakalanan’silah dolusu tırlar IŞİD’e falan gitmedi, tam tersi –Türkmen cephesi başta olmak üzere-  IŞİD’ın saldırı tehdidi altındaki gruplara gönderildi, IŞİD’e ve rejime karşı karşı kullanıldı. Ama elbette IŞİD’in en büyük silah sevkiyat kanalı olmasa bile Türkiye’den de bir silah sevkiyat kanalı var IŞİD’in. Asıl insan ve silah kanalı Irak.

– Elbette AKP’nin IŞİD’le hatrı sayılır bir ilişkisi, kanalı var ancak ‘işte AKP’nin IŞİD’le ilişkisinin delili’ diye dolandırılan belge ve fotoğrafların hepsi çarpıtma, uydurma. Irak işgali sonrası AKP ve Türkiye İslamcılarının ilişki içinde olduğu Irak Sünni yapılarının büyük çoğunluğu şuan IŞİD’le beraber zaten.

– AKP ‘derin strateji’siyle dünya güçlerinin defalarca tecrübe edip zararlı çıktığı yöntemi yeni yetme emperyalist dürtülerle denedi, aynı bataklığa batıyor. Yerli Suriye muhalifleri tek başlarına bir şehir bile ele geçiremeyecekleri bilindiği için El Kaide ve türevlerine yol verdi, ‘rejim yıkılsın sonra icabına bakarız, hem de bizle uğraşacaklarına gidip başkalarıyla uğraşsınlar’ denildi.

– Senelerdir ‘bunlar Suriye’den Irak’tan çok senin başına patlayacak, yapma etme’ denildi ama nafile. Türkiye’li ‘cihadçı’ların bile rahatlıkla Suriye ve Irak’a gidebilmesi için her tür olanak sağlandı, El Kaide’den tutukluların çoğu tahliye edildi, ‘cihad’a gönderildi.

– Elbette her istihbarat teşkilatı bu tür organizasyonlara etki etmek, kendilerine karşı zararsız hatta mümkünse çıkarları doğrultusunda yönlendirmek ister, buna MİT de dahil. Ancak IŞİD MİT ortaklığı yersiz bir iddiadır. IŞİD’in daha çok Suudi ve Katar’la bölgesel ve doğrudan ilişkileri, işbirlikleri vardır. Katar ve Arabistan Türkiye’nin bölgede en büyük müttefikleri ancak aynı zamanda birbirlerine de bölgede süper güçlerin en büyük müttefiki olmak için de rakip halindeler ve Mısır’da, Tunus’da, Libya’da olduğu gibi Suriye ve Irak’ta da birbirlerine gol atmaktan çekinmezler.

– IŞİD’i tamamen başka güçlerin plan program dahilinde hareket eden piyon yapı olarak görmek, bu hareketlilikleri tamamen dış güçlere bağlamak da, IŞİD’i sadece IŞİD olarak okumak da yanlış okumadır. Hem IŞİD’in hem ilişik güçlerin niyetlerini okumak gerekir.

– TC yani AKP, Nusra,  (Nusra ve diğer El Kaide türevi örgütlerinde içinde olduğu) İslami Cephe ve ÖSO’nun bir kanadıyla doğrudan ilişkilidir, doğrudan destek vermektedir. Nusra’nın terör örgütü ilanı  baskı ve sıkışma sonucudur, mecburi ve sadece semboliktir. Masa altından tüm ilişkiler, gönül almalar gözlerimizin önünde devam etmektedir.

– IŞİD’le ilgili gözden kaçan en önemli hususlardan biri IŞİD’in merkezinde bilfiil konumlanmış Irak Saddam rejimi Baas kadrosudur. Yani bu savaş biraz da Saddam’ın direnişidir. Zaten IŞİD’in Irak’taki başarılarının arkasında Irak Baası (fiili, maddi, lojistik, istihbari, askeri.. Mesela Saddam rejimi ellerindeki tüm askeri teçhizatı ve depoları IŞİD’e bırakmıştır, IŞİD Irak lider kadrosunun yarısı Saddam rejimi kurmaylarından oluşuyor) Suriye’deki başarılarının arkasında Suudi ve Katar desteği etkilidir.

-IŞİD de El Kaide’dir, Nusra da. IŞİD ‘artık bize örgüt ismi gerekmiyor, El Kaide isminin karizması bizden size hediye olsun, biz artık devletiz örgüt değil’ diyerek gönüllü olarak El Kaide adını kullanmaktan vazgeçti, isteseydi El Kaide adını da Zevahiri’ye kaptırmazdı.

– IŞİD-Nusra çatışması, çekişmesinin sebebi Suriye cephesi değildir. Bu iki kanadın çekişmesi  Irak işgalinden önce bile vardı. Bu çekişme Zevahiri (Mısır-Türkiye gibi İhvan hattının güçlü olduğu yerlerin El Kaide hattı) ile Zerkavi (Ürdün-Suudi gibi vahabiliğin güçlü olduğu yerlerin El Kaide hattı) uyuşmazlığı, çekişmesi ve çatışmasıdır. Suriye’den önce de silaha sarılmalar yaşandı bu iki hat arasında ama Suriye gibi dünyanın gözü önünde olmadı.
Biraz daha açarsak; Usame Bin Ladin hayattayken bu dengeyi hep gözetti, sorunlar doğrudan ‘Şeyh Usame’ye taşındı ve çözüldü. Zevahiri ile Zerkavi arasında kişisel çekişmezlikler de oldu. Irak cephesi açılmasıyla birlikte ve Irak cephesinin bilfiil liderliğini yürüten Zerkavi Zevahire’den bir adım öne geçti. Artık Afganistan merkezli El Kaide değil Irak merkezli El Kaide dünyanın gündemine geldi. Zerkavi defalarca Zevahiri’nin emir, öneri, teklif, nasihatlarını takmadı. Usame de pasif orta yolcu tavrı tercih etti. Velhasıl bir çok detayı atlayarak şunu belirteyim; El Kaide küresel ağı merkezi Irak işgal sonrası ve özellikle Usame’nin öldürülmesiyle artık Irak oldu. Zerkavi’nin öldürülmesi Zevahiri-Afganistan El Kaide’si etkili kılmak bir yana daha da zayıflattı, Usame’nin ölümüyle de bu pekişti. Irak İslam Devleti Suriye ile birlikte Irak Şam İslam Devleti oldu. (‘Şam’ denilen bölge günümüzdeki Suriye’nin başkenti değil tabi eski adıyla ‘Şam diyarı’ olan Filistin, Lübnan da dahil olmak üzere daha geniş bir coğrafya)

– ‘Kafkasya cihad’ı devlet ilanı ardından diğer cihad bölgeleri gibi emirlikler haline geldi ve Devlet’e biat ettiler. Kısaca IŞİD çarpıştığı El Kaide’ci örgütlere nazaran çok daha güçlü çok daha köklü savaş tecrübesi, maddi, istihbari, lojistik imkanı, militanı ve hatta inancı çok daha fazla olan bir yapı. Ayrıca bu yapıya şuan gerçekten devlet demenin önünde bir mani yok. Kimse tanımasa da bir devletin devlet olması için gereken her şeye sahip. En azından şuan için vilayetleri, mahkemeleri, vergi memurları, polisleri, okulları, kanunları, ordusu, parası, cezaevleri, belediye çalışmaları, kimliği hatta pasaportuyla devlet mekanizması profesyonelce işliyor.

– Nusra Suriye’yi fırsat bilen ve güçlü ve aktif el Kaide olan IŞİD’den ümidi kesen Zevahiri El Kaide’sinin buradan isimlerini zikretmeyeceğim bazı kurum ve kişi kanallarından gelen Türkiye desteğiyle Hamas gibi bir meşruluk kazanma projesiydi, tutmadı, şuan sadece varlıklarını devam ettirme derdindeler.

– Nusra projesine, IŞİD’i de kontrol altına alabilmeye ve Suriye’de rejimin kesin yıkılacağına inanıldığı için Türkiye İslamcıları başından beri IŞİD’i destekliyordu. Birden bire savunduklarını, videolarını paylaştıklarını, mücahidler dediklerini silip atmak hatta düşman bilmek İslamcılar için kolay olmadı. Ama bir o kadar da iktidarla örtüşen kaypaklıklar ayan oldu.

– Nusra şuan hala Türkiye kontrolünde sayılabilir ama ileride bir gün Türkiye’nin başka bir baş belası olacağını da unutmamak gerekir.

– IŞİD’den ayrılıp Nusra ve diğer örgütlere katılan tek tük olabilir ancak diğer ‘cihadçı’ örgütlerden IŞİD’e katılım grup grup devam ediyor.

– Tarihin gördüğü en katı Şii ve Alevi düşmanı yapısıdır IŞİD. O koşullara razı oldukları ve aleyhlerine çalışmadıkları müddetçe gayri müslimlerin ve hatta ateistlerin nefes alma hakları vardır ama Şii ve Aleviler’in yoktur.

–  Evet El Kaide kitlesel, toplumsal örgütlülüğü dayanağı olan bir yapı değil ancak küresel bir güç olduğu, gücünü azımsamamak gerekildiğini unutmamak gerekir. Özellikle uzun zamandır beklenen bu son büyük atakları hezimetle sonuçlanmazsa IŞİD ileride tanınması zorunlu hale gelecek, yoksul Sünni İslamcı tabana dayanan bir Ortadoğu devleti olabilir. Hiç ‘çok zor’ demeyin.

-IŞİD’i İran ve Suriye’nin kurduğu ya da desteklediği şeklindeki iddialara bilerek hiç değinmedim bile.

– IŞİD savaşır, öldürür-ölür başka bir stratejisi yoktur demeyin, IŞİD nereye gireceğini nereye girmeyeceğini, nereyi tutması gerektiğini nereden çekilmesi gerektiğini, petrol hatlarını, santralleri, barajları, su kaynaklarını, hangi örgütü-devleti ne zaman karşına alacağını ve yaşamayı da çok iyi biliyor.

– Türkler genelde  Nusra ve İslami Cephe kanallarını tercih etse de IŞİD içerisinde de onlarca denilebilecek kadar Türk yüzlerce denilebilecek kadar Kürt (Güney ve Kuzey Kürdistan ağırlıklı, Güney daha fazla) savaşçı var.

– Yine çokça paylaşıldığını gördüğüm ‘Musul’dan kaçan Irak ordusunu halkın taşlaması’ videosu da çarpıtmadır, çok eski bir zamana aittir. Musul’da değil Sadr mahallesinde Sadr yanlısı gençlerin Maliki ordusunu taşlama görüntüleridir.

– IŞİD’e karşı savaşan devlet ve örgütler kesinlikle IŞİD’i tanımıyor en büyük zayıflıkları bu.

Biraz karışık ve anlaşılması zor cümleler de var sanırım metinde, vakit yetersizliği sebebiyle mazur görün.

 

http://ebrari.wordpress.com/2014/06/12/isid-ve-turkiye-irak-suriye-nusra sayfasından alınmıştır.