Troçki Biyografisi 2. Cilt – Devrimin Kılıcı

Tony Cliff’in 1917 Rus Devrimi’nin ve Bolşevik Parti’nin önde gelen liderlerinden Leon Troçki’nin yaşamını kaleme aldığı 4 ciltlik biyografinin ikinci cildi çıktı..

trocki2-kapakTroçki’nin yaşamı ironilerle dolu muhteşem bir politik trajediyi andırır. Henüz 26 yaşındayken 1905 Devrimi’yle birlikte kurulan Petrograd İşçi Sovyeti’nin (işçi meclisi) başkanı olarak seçilen, uluslararası marksist literatüre “Sürekli Devrim” fikrini kazandıran, 1917 Ekim Ayaklanması’nın baş örgütleyicilerinden olan ve İç Savaş döneminde karşı-devrimci Beyaz Ordu’ya karşı devrimi koruyan Kızıl Ordu’nun lideri olan Troçki, Lenin hayattayken hem yetkin bir lider hem de parlak bir yazar olarak tanınıyordu. Bolşevik Parti dendiğinde ilk akla gelen isimlerdendi.

Bu tablo karşı-devrimci stalinist bürokrasinin kendisini kızıl örtü altında saklayarak Rus Devrimi’ni ve uluslararası işçi mücadelesini boğmasıyla ters yüz oldu. 1920′lerin başında “devrimci lider” diye bilinen Troçki, 1920′lerin sonuna gelindiğinde “faşist Alman ajanı, karşı-devrimci” olarak damgalanacak, devrimini koruduğu Rusya’dan kovulacak ve sonunda da kendisini faşistlikle suçlayan stalinist kliğin bir adamı tarafından 1940′ta katledilecekti. Üstelik onu “faşistlik”le suçlayanlar 1939′da Hitler’le saldırmazlık paktı imzalayanlarla aynı kişilerdi.

Troçki’nin yaşamı, devrimci mücadelesi ve katledilmesi basit bir bireysel trajedi olsaydı, Troçki bugün unutulur gider; en iyi ihtimalle bir zamanlar yaşamış devrimcilerden birisi olarak hatırlanırdı. Oysa onun bütün hayatı uluslararası devrimci işçi mücadelesine adanmıştır. Onun hangi koşullarda Rus ve dünya devriminin önemli bir parçası olmaya başladığını ve onun önce sürgün edilmesine daha sonra ise katledilmesine yol açan koşulları anlamlandırmak, bu kahrolası kapitalizme alternatif arayan ama komünizm denince aklına baskıcı Sovyet emperyalizmi gelen aktivistlerin (veya eskilerin tabiriyle “militanlar”ın) mücadelesinin önünü açacaktır.

Sosyalizm Stalin’in Rusyası, Mao’nun Çin’i veya Pol Pot’un ölüm tarlaları demek değildir. Bunu en iyi bilenlerden birisi Troçki idi.

Elinizdeki kitap İngiliz devrimci ve İngiliz Sosyalist İşçi Partisi (SWP) kurucusu Tony Cliff tarafından kaleme alınan 4 ciltlik biyografinin ikinci cildidir. Bu ciltte Cliff, “öğretmeni” Troçki’nin 1917 Ekim Devrimi’nden Lenin’in öldüğü 1924 yılına kadar yürüttüğü politik mücadeleyi işledi. Bu ciltte Ekim Devrimi’nin ilk günlerinde devrimi inşa etme konusunda karşılaşılan güçlükleri, Brest-Litovsk Anlaşması’na giden süreci, Troçki’nin liderlik ettiği Kızıl Ordu’yu inşa etmek için yürüttüğü mücadeleyi, İç Savaş yıllarını, Bolşevik Parti içinde Troçki’ye karşı yükseltilen muhalefeti, Komünist Enternasyonel’in kuruluş aşamasını, “savaş komünizmi”nin ve NEP’inyarattığı yozlaşmayı ve Lenin ve Troçki’nin bu bürokratik yozlaşmaya karşı kurdukları (ama Lenin’in ölümü yüzünden başarılı olamayan) birliği bulacaksınız..

NOT: Kitabı internet üzerinden indirimli olarak satın almak için: https://urun.n11.com/politika-ve-siyaset/trocki-2-P295404840

 

Önsöz

Bu, Leon Troçki’nin siyasal biyografisinin ikinci cildi: 1917 Ekim Devrimi’nden sonra,  Bolşevik iktidarın sağlamlaştırılmasıyla başlıyor; Troçki’yi Dışişleri Halk Komiseri olarak Brest-Litovsk’ta Almanya, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan ve Türkiye’yle barış müzakerelerinde izliyor ve bu yıllardaki en büyük başarılarını (İç Savaş’ta Kızıl Ordu’yu yaratmasını ve ona liderlik etmesini) ele alıyor. Kitap, Lenin’in siyaset sahnesinden çekilmesi ve ardından Troçki’nin Politbüro içindeki tecridiyle sona eriyor.

Troçki’nin Kızıl Ordu’yu inşası haklı olarak dev bir başarı sayılmıştır. Kudretli bir orduyu, çelişkili unsurları bir araya getirerek sıfırdan yaratmıştı. İşçi devriminin savunulması, doğru bir askeri strateji gerektiriyordu; bunun bir anlamı da Troçki’nin eski Çarlık subaylarını kullanmak zorunda kalmasıydı. Oysa toplumsal bir uçurum, onları Kızıl Ordu’nun coşku ve özverilerine bel bağladığı asker kitlesinden ayırıyordu. Çarlık ordusunun askerleri aynı subaylara isyan etmişlerdi. Sıradan askerler ile subaylar arasındaki anlaşmazlık, köylüler ile toprak sahipleri arasındakinin izdüşümüydü. Yine de Troçki askerlerin tutkulu desteği ile profesyonellerin tekniği olmadan, Kızıl Ordu’nun muzaffer olamayacağını ısrarla vurguluyordu.

Kızıl Ordu askerlerinin heterojen niteliği (köylü denizi içindeki bir işçi azınlık) zorlukları artırıyordu. Proleter unsurlar Kızıl Ordu’nun belkemiğiyken, İç Savaş boyunca köylüler istikrarsızdı ve sallantı geçiriyordu. Kendilerine toprak verdiği için Bolşevikler’den yana olmalarına karşın, tahıla el koyan ve zorunlu askerliği getiren Sovyet hükümetine öfkeliydiler. Bu yüzden toplu firarlar yaygındı. Siyasal komiser, eski Çarlık subaylarını kontrol altında tutarken, bir yandan da asker kitlesi üzerinde siyasal liderliği sürdürmekte hayati bir role sahipti.

Kızıl Ordu içinde en ciddi gelişmelerden biri, Troçki’ye karşı askeri muhalefetin doğuşuydu. Bu muhalefet, büyük oranda Kızıl Ordu kurulmadan önce Kızıl Muhafız birliklerinin komutanları olan ve şimdi eski Çarlık subaylarından emir almayı gururlarına yediremeyen eski Bolşevikler’den oluşuyordu. Onlar uzmanlardan öğrenmeye ihtiyaç duymadıklarını düşünüyorlardı. “Proleter askeri strateji” ve “proleter askeri doktrin”den söz ediyorlardı. Çoğunlukla yarı eğitimli, kaba saba ve kibirli olan bu kişiler Troçki’nin genelde kültüre, özelde askeri doktrine yönelik tutumunu eleştiriyorlardı.

Savaşta yenilgiler ortaya çıktığında, bu askeri muhalefet giderek agresifleşmiş, zaman zaman sahiden çok güçlenmişti. Sözgelimi Rus Komünist Partisi’nin Mart 1919’daki Sekizinci Kongresi’nde, Troçki’nin yazdığı ve Lenin’in desteklediği resmi askeri politika tezi, delegelerin yaygın bir direnişiyle karşılaştı: 174 evet, 85 hayır ve 32 çekimser.

Kızıl Ordu içinde gelecekteki stalinist hizbin embriyonu olan askeri muhalefetin varlığının tüm anlamı, ancak çok daha sonraki gelişmelerin ışığında belirginleşmişti. Böylece Kızıl Ordu’yu kuran ve liderlik eden Troçki, nihayetinde kendi felaketine sebep olan bir muhalefetin tohumlarını atmıştı.

Savaş, Sovyet hayatının her yönünü egemenliği altına almıştı ve Kızıl Ordu büyük ölçüde geleceğin bürokrasisinin temeliydi. Çoğunluğunu atomize olmuş köylülüğün oluşturduğu, toplumsal bakımdan heterojen bir tabandan yükselen Kızıl Ordu’nun hiyerarşik yapısı, kaçınılmaz olarak bürokratik eğilimleri güçlendiriyordu. Bir örgütte bürokrasinin gücü, tabanın gücüyle ters orantılıdır. Ordu içindeki parti örgütlenmesi askeri çizgiyi model almıştı. Askeri ve sivil idarecilerin acil durumlarla baş edebilmek için bir yerden başka bir yere gönderilmesini şart kılan İç Savaş koşulları, bu bürokrasiyi daha da güçlendirmişti. İç Savaş’ın sonunda, “beş milyonluk Kızıl Ordu’nun gelişmesi, bürokrasinin oluşmasında hiç de az rol oynamadı” diye yazan Troçki’nin kendisi de bunu kabul etmişti.

İç Savaş sırasında yaşanan sosyal ve siyasal değişiklikler de bürokrasinin doğuşunda rol oynamıştı: Proletaryanın küçülmesi, dağılması ve atomize olması, Sovyetler’in (doğrudan seçilmiş işçi konseyleri) geri planda kalmaya başlaması, parti ve devletin birleşmesi; bu süreçte hepsinin payı vardır.

İç Savaş sonunda savaş komünizmi çıkmazı Troçki’yi (Lenin’in onayıyla) Kızıl Ordu birliklerini işçi orduları olarak kullanıp, genelde işçinin askerileştirilmesi yönünde hareket etmeye teşvik etti. Yeni oluşan İşçi Muhalefeti devletin sendikalaşmasını savunurken, Troçki’nin sendikaların devletleştirilmesini  savunduğu 1920-21 kışında, sendikalarla ilgili tartışmanın perde arkasında yaşanan buydu. Lenin her iki uçtan da kaçınmıştı.

Bu ciltte Troçki’nin Komünist Enternasyonal yönetimindeki rolü ile Enternasyonal seksiyonlarına verdiği strateji ve taktik dersler de ele alınıyor.
Bu ciltte ele alınanlar arasında, ölüm döşeğindeki Lenin’in bürokrasiye, Büyük Rus şovenizmine ve Stalin’e karşı bir blok oluşturmak için Troçki’ye yaklaşması da yer alıyor. Son bölümler ise Troçki’nin, Stalin’e karşı mücadele etmek için Lenin’le yaptığı anlaşmayı yerine getirememesini ve bu hatasını açıklamaya çalıştığı partinin (Lenin’siz kongrelerin ilki olan) On İkinci Kongresi’ni irdeliyor.

Cilt, Nisan 1923’te sona eriyor. Bu tarih bir dizi büyük tarihsel olayın hemen öncesine denk gelir: Lenin’in aktif politikadan tamamen çekilmesi, 1918’de başlayan devrimci dalganın sona erdiğine işaret eden Alman Devrimi’nin Ekim-Kasım 1923’teki yenilgisi, Kasım 1923’te Bavyera’da başarısız bir darbeye liderlik eden Hitler’in ilk kez ortaya çıkışı ve Aralık 1923’te Sol Muhalefet’in oluşması.

Bu biyografinin ilk cildi Trotsky: Towards October 1879-19171, Troçki’nin hayatının doğumundan Ekim Devrimi’ne kadarki bölümünü kapsıyordu. Benim yazdığım Lenin’in siyasal biyografisinin2 ilk iki cildi, aynı şekilde onun hayatının devrime kadarki bölümünü kapsıyordu. Uzun siyasal mücadeleleri boyunca, bu iki adamın yolları ancak arada sırada kesişmişti. Troçki, ilk kez 1902’de karşılaştığı Lenin’le bir yıl sonra siyasal olarak yolunu ayırmıştı. Ancak Mayıs 1917’de Bolşevikler’e katılmıştı. O yılın Mayıs ve Ekim ayları arasındaki dönemde Lenin ve Troçki çok yakın bir ortaklık içinde, Bolşevik Partisi ve proletaryayı devrime götürmüşlerdi. Ne var ki bu aylar dışında Troçki’nin biyografisinde anlatılan öykü Lenin’inkine uymaz.

Ama Troçki’nin hayatının bu ciltte anlatılan (Ekim Devrimi’nden Lenin’in siyasal hayattan çekildiği 1923’e kadarki) bölümüne gelince, öykü tamamen iç içe geçer. Bu beş buçuk yıl içinde, Lenin ve Troçki omuz omuza çalışmıştı: O zaman genelde partiye Lenin ve Troçki’nin Partisi denilirken, aynı şey hükümet ve Komünist Enternasyonal için de geçerliydi. Dolayısıyla bu ciltte, yer yer Lenin biyografimin üçüncü cildinden epey ödünç aldığımı belirtmeden geçemem.