Eşitsizliğin, adaletsizliğin ve yoksulluğun doğallaştırılmaya çalışılıp gerçeklerin üstünü örterek gerçek iyileştirmelerin engellendiği bugünlerde “Hepimiz aynı gemideyiz” söyleminin çöküşüne insanlık olarak tanıklık ediyoruz.
Bütün bu yaşadıklarımızın bir de ruhumuzda bıraktığı izler var. Salgın günlerinin ruhumuzda bıraktığı izleri anlamaya çalışırken; hissettiğimiz yalnızlığı, sevdiklerimizden uzak olmayı, arkadaşlarımız ya da kaybettiğimiz yakınlarımızın cenazelerinde olamayışımızın çaresizliğini çok iyi bilen birileri daha var.
Kimler onlar? Onlar: Kendileri ve yakınlarının hayatlarını kurtarmak için savaştan, iklim felaketleri, açlık ve yoksulluktan, her şeylerini arkalarında bırakarak ne zaman biteceğini bilmedikleri çok zor koşullarda hayata tutunmaya çalışan, göçmenler, mülteciler, sığınacak yeri olmayanlardır.
Onları anlamak için farkındalıklar yaratabiliriz. Irkçılığa ve her türlü ayrımcılığa karşı her zamankinden çok daha fazla dayanışma gösterip onlara yalnız olmadıklarını hissettirebiliriz.
Özellikle toplum sağlığı ve güvenliğini koruması gereken yerel ve küresel siyasi yapıların “kim yaşatmaya değer ve kim ölüme terk edilir” dedikleri bu zamanda bizlerin; her türlü sosyal ve sınıfsal ayrımcılığa karşı toplumun en kırılgan kesimleri başta olmak üzere güvenli sağlık koşullarının sağlanması için birlikte mücadele vermenin son derece kıymetli olduğu günlerde yaşıyoruz.
Vijdan Doğan