Yunanistan’da direnişin zaferi, direnişin geleceği

Yunanistan işçi sınıfı ve yoksullar yol gösteriyor.

syriza-eylem_web

Avrupa’daki ekonomik kriz, yükselen ırkçılık ve yeniden kendini hissettirmeye başlayan faşizme karşı Yunanistan emekçileri, işsizleri ve yoksulları sol alternatifi sandığa yansıttı. Darısı Haziran’da HDP’nin başına..

Tarihi bir oy oranına ulaşan Syriza’nın aldığı %36 oya, diğer iki radikal sol partininkileri eklediğimizde Yunan halkının %42’sinin Avrupa Birliği, Uluslararası Para Fonu ve Avrupa Merkez Bankası’nın dayattığı yoksulluk politikalarına karşı çetin bir direniş yolunu seçtiklerini görüyoruz.

Son 3 senede otuzu genel grev olmak üzere sayısız grevler, işgaller ve eylemler bu seçim sonucunun habercisi ve aynı zamanda onun sebebiydi.

Direniş, hayatın her alanında. Örneğin son 15 aydır Yunanistan halkı haberleri, hükümet tarafından kapatılıp çalışanlar tarafından işgal edilen ve böylece direnişin sembollerinden birisi haline gelen devlet televizyonu ERT’den takip ediyor. Seyirci oranları bazen %50’ye kadar çıkıyor. Mücadele sadece ekonomik alanla sınırlı değil; azınlıkların, göçmenlerin haklarını savunmak için de sert bir mücadele sürdürülüyor.

2010 yılında “troika” denilen üçlü – Avrupa Birliği, Uluslararası Para Fonu ve Avrupa Merkez Bankası – Yunanistan’a “krizini çözmek için” korkunç bir yoksulluk paketini dayattı. 2012 yılında seçilen sağ hükümet bu programı uygulamayı tercih etti. “Acıyacak, ama ekonomi düzelip büyüyecek” dendi. Gerçekleşen ise ekonominin %25 küçülmesi oldu. İşsizlik %25’e fırladı; genç işsizlik ise %60’a. İşlerini kaybetmeyenlerin ücretleri %25-%40 düştü.

Seçim sonuçlarının gösterdiği

Kısaca Haziran 2012 genel seçimlere göre;

–       Syriza oylarını %20-25 arttırdı.

–       Yeni Demokrasi Partisi oylarından %5-10’unu kaybetti.

–       Altın Şafak %10 geriledi.

–       Komünist Parti oylarını %20-25’ini arttırdı.

–       PASOK ve ANEL yarıdan fazla oy kaybetti.

–       %0,62 ile Meclis dışında kalan antikapitalist cephe Antarsya oylarını ikiye katladı.

Yani kesin bir şekilde “troika”nın yoksulluk politikasını destekleyen partiler kaybetti, karşı çıkanlar kazandı. 2009 seçiminde PASOK %44 oy almıştı (şimdi %4,7), sözde yoksulluk politikalarına karşı olan faşist Altın Şafak ise %0,3 (şimdi %6,3). Syriza’nın 2009 oyu %4,6 idi.

Syriza’nın zaferi bir umut ışığıdır. Bütün Avrupa’da yoksulluğa karşı mücadele edenler için ilham verici. Ama Avrupa’nın patronları ve bankacıları ellerini kavuşturup oturmayacaklar.

Yunanistan’daki direnişin yaygınlaşması patronların korkulu rüyasıdır. Seçim kampanyası sırasında Yunanistan halkını korkutmaya çalıştılar. Bu tutmayınca şimdi seçilmiş bir hükümeti, o hükümeti seçenlerin istediği yoldan çıkartmaya çalışacaklar.

Ortada bir çelişki var. Kemer sıkma politikasına son vermek için Yunanistan halkı oy kullandı. Ama bu politikanın merkezinde “borcumuzu ödemek” var. Yeni hükümetin önündeki en önemli sorun bankacıların ve zenginlerin yarattığı borçtan kurtulmak. Bunu yapabilmek için bankalara ve Avrupa Merkez Bankası’na karşı çıkmak gerekecek.

Eninde sonunda yapılması gerekenler: (a) Borcu ödemeyeceğini ilan etmek, (b) Yakın geçmişte özelleştiren bankaları yeniden kamulaştırmak ve (c) Avrupa Merkez Bankası’nın kontrolünden ve dolayısıyla Avro para sisteminden çıkmak.

Bu konularda Syriza’nın radikal kongre kararları var. Ama Tsipras etrafındaki liderlik, bu kararları görmezlikten gelip “troika” ile uzlaşabileceklerinin sinyallerini veriyor.

Nasıl halkın mücadelesi Syriza’yı iktidara getirdiyse, bu iktidarın kullanılması konusunda sokak ve işyerindeki hareket baskı yapmaya devam etmek zorunda.

Bu sadece Yunanistan halkının işi değil. Yunanistan’daki mücadelenin ilerleyişi Avrupa’da kemer sıkma politikasına karşı direnen herkes için önemli. Ayrıca Yunanistan halkının direnişinin başarısı için Avrupa’dan yükseltilecek dayanışma can alıcı olacak. Avrupa Merkez Bankası’nın, Avrupa Birliği’nin ve Uluslararası Para Fonu’nun şantajlarını bertaraf etmenin yolu, Avrupa işçilerinin ve yoksullarının mücadeleyi yaygınlaştırması olacak.